25 Eylül 2013 Çarşamba

Süreyya ve Naşide Gökbudak

Bu yazıya, bugüne kadar Naşide Gökbudak okumadığım için kendimi kınayarak başlamak istiyorum. Bu kadar değerli bir yazarı okumak için çok geç bir zaman. Ama, "Zararın neresinden dönülse kardır," değil mi? Her kitabını okumak için sabırsızlanıyorum.

Miralay'ın Kızı Süreyya'ya gelecek olursak, kitabın her sayfasını zevkle okucağınıza eminim. Özellikle Atatürk'ten sonraki dönemde, insanların yaşayış biçimlerini, ülkenin siyasi ve ekonomik durumunu, aile içi mubabbeti, selamlık ve haremlik diye ayrılan salonlara sahip eski evleri merak ediyorsanız ve okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitabı kaçırmayın.

Bu kadar da değil tabi ki... Süreyya çok büyük bir aşkın kahramanı... Çoğu zaman gözyaşlarımdan okuyamadığım, her bölüm sonu beni düşünmeye ittiği için kitabı bırakıp dakikalarca düşündüğüm bir kitap oldu. Çok şey öğrendim ve bunları öğrenmekte beni oldukça memnun etti. Bu kitabın içinde ders çıkarılacak ve kendi hayatımıza uygulanması gereken o kadar çok şey var ki...

Ayrıca Süreyya bir dönem Afganistan'da yaşadığı için, Afganistan'ı siyasal yönleri ile, Türkiye'deki farklılıkları ile inceleyebileceksiniz. 

Atatürk gibi bir lidere sahip olmakla ne kadar şanslı bir millet olduğunu daha sık hatırlamalı, Türk milleti.

Sözün kısası bu kitap mutlaka okunmalı!


Naşide Gökbudak















1937 yıında, Elazığ ilinin Perçenç (Akça Kiraz) köyünde doğru. Lise tahsilini Elazığ Lisesi'nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okurken eğitimini bazı ailevi sebeplerden ötürü yarım bırakmak zorunda kaldı. İstanbul'a yerleşti. Halen, yaşamına İstanbul'da devam eden Gökbudak evli, iki çocuk ve üç torun sahibidir.


Yazar hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için aşağıdaki linki tıklayarak bloguna erişmenizi şiddetle tavsiye ederim. Kendi ağzından yazdığı biyografisini okuyabilir ve diğer kitaplarını da inceleyebilirsiniz.

http://www.nasidegokbudak.com/index.html



Süreyya
















Nemesis Yayıncılıktan çıkan kitabın arka kapak yazısı;

Amasyada köklü bir ailenin kızıdır Süreyya. Ailenin en küçüğüdür, babaannesi Senane Hanımın gözbebeğidir. Bir kertmesi vardır, ama Süreyya Paris'te yaşayan amcasının oğluyla evlenmek istemez ve nişan günü kaçar...

Zaki Afganistan Şahının yeğenidir. Türkiyeye tıp eğitimi görmeye gelir, uzmanlığını psikiyatri üzerine yapıcaktır. Onun da Şah tarafından uygun görülen bir kertmesi vardır...

Süreyya ihtilallerin olduğu, demokrasiye alışmaya çalışılan bir dönemde yaşar, aşkı Ankara'nın sonbaharlarında musiki dinleyerek tanır. Acı ile aşkın birbirine girdiği bir hayat yaşar.

Naşide Gökbudak Miralayın Kızı Süreyyada, Türk milletinin kökleşmiş geleneklerini, evlilik, kadın-erkek ilişkileri, yeni Türkiyenin kimliğini oluştururken toplumun geçirdiği zorlukları, sürükleyici kurgusu ve akıcı diliyle irdeliyor. 

Bir solukta okunan roman kimi zaman buruk bir gülümseme yaratıyor, kimi zaman bambaşka bir iklime sürüklüyor.



Son olarak kitabın içinde bulunan ve beni kitabın kahramanını etkilediği kadar çok etkileyen bir şiiri sizinle paylaşmak istiyorum...


Kırmızı Kanatlı Kelebek...


Küçücüktü sadece dört yaşında, 
Alnında bukleleri olan, küçük oğlan, 
Yorgun düşmüştü kırmızı benekli kelebeği kovalamaktan.
Nihayet yakaladı, bir kutuya kapadı.
Aniden bir ses duydu, kelebek konuşuyordu.
Kelebek telaş içinde dedi: "Benim çok zamanım yok. Sadece yirmi dört saatim var. Kelebek olduktan sonra ömrümüz bu kadar."
"Salıvermem için seni, uyduruyorsun bu düzmeceleri."
Ümitsizdi kelebek, boşa gitmişti bunca emek. Yine de denemeliydi, özgürlüğünü kolay vermemeliydi. Ve Can'ını görmeliydi.
"Ben küçük bir tırtıldım, dut yaprağının üstünde. Yeni bir yaprak arıyordum, onu gördüğümde. Taptaze yaprağını bana verdi. Gözlerime bakarak güldü. Birbirimizi çok sevdik. O bana Sevgi, ben ona Can adını verdik. Bilemeden ürettiğimiz ipeklerle, kendimize birer hapishane ördük. Kozaları toplarken sahibimiz, "Can!" diye bağırdı. Kozanı del ve çık!
Ben yaşayamam sensiz, yani Sevgi'siz. Günlerdir uğraştım, kozamı deldim. Güzel olayım diye, kırmızı kanatlar giydim. Uçtum, aşkımızı yaşadığımız bu yere geldim. Can'ı arıyorum, ömrümüz çok kısa. Eğer kavuşamazsak, biz değil, bütün aşık kelebekler girecek yasa. "
Çocuk, yaptığına pişman, ağlayarak sordu. "Neden beneklerin kırmızı senin? Böyle kanatları yok başka kelebeklerin."
"Ben aşık bir kelebeğim, hasretim ve aşkım dışıma vurdu ve beneklerim kırmızı oldu."
Çocuk çaresiz kutuyu açtı ve kelebek hızlıca kaçtı. Çevredeki tüm bahçelere, nergislere, güllere hatta hatta dikenlere uçtu. Acele etmeliydi, zamanı azdı. Sonra Can'ı bulamazdı.
Can çok çabalamıştı, kurtulamamıştı tutsaklıktan, kozadan. Acılar içindeydi. Sevgi'sine kavuşamadan ayrılmıştı bu dünyadan.
Sevgi yorgun ve ümitsiz, kırmızı benekleri soluyordu. İpek kanatları düşüyordu. Ve aşık kelebek çok üşüyordu. Gözlerini kapadı, içindeki yaşla.
Bir daha buluşamadı ne Can'la ne de aşk'la.
Küçük çocuk o gün bugün kelebeklere dokunmadı. Belki onlarında bir Can'ı vardı.












18 Eylül 2013 Çarşamba

Gizemli Aşık ve Julia London

Siz hiç bir kitaba aşık oldunuz mu? Olmamışsanız hazırlanın. Julia London'un yazdığı her kitaba aşık olacağınıza adım gibi eminim.

O nasıl bir hikaye? O nasıl bir anlatım? O nasıl insanı kendinden geçiren, gecesini gündüzünü şaşırtan bir kitap? 

Elinize aldığınızda "Son" yazısını görene kadar kitabı bırakamayacağınızı düşünüyorum. Çünkü bana öyle oldu. Kesinlikle tutku dolu bir kitap. Bayanlara şiddetle tavsiye ederim. Kalbinizde yer edecek karakterlerle macera dolu bir aşka hazır olun, koltuğunuza rahatça yerleşin, önünüzdeki dört, beş saat boyunca ihtiyacınız olacak her şeyi yanınıza alın ve Son yazısını görene dek ruhunuzu okşayacak bu kitaba kendinizi teslim edin. Keyifli okumalar.

Not: Gizemli Aşık'tan Rogues of Regent Street Serisinin 4. kitabı olarak bahsedildiğini duyacaksınız. Sırası ile okumak isteyenler varsa aşağıda seri olarak bahsedilen kitapların sırasını verdim. Açıkçası ben ilk iki kitabı henüz okumadım (çünkü baskıları tükendi) ve bir eksiklik hissetmeden diğer kitapları okudum. 

1.Tehlikeli İlişkiler
2.Zalim Cazibe
3.Serseri Kalbim
4.Gizemli Aşık


Julia London

















Asıl adı Dinah Dinwiddie olan yazar Teksas'ta bir çiftlikte doğup büyümüştür. Washington D.C.'de üniversiteden mezun olmuş ve orada çalışmıştır. Amerika'yı ve Avrupa'yı gezdikten sonra tekrar Teksas'a geri dönmüştür. 

Yazar New York Times and USA Today'de en çok satanlar listesine girmeyi başarmış ve historical romance türündeki kitaplarıyla listelerden inmeyen biri olmuştur. 4 kez RITA'ya aday olan yazar halen Teksas'ta eşiyle beraber yaşamaktadır.

Yazarın sayfasını ziyaret etmek isteyenler için; http://julialondon.com/

Gizemli Aşık
















Skandallar yaratan bir kadın ile sırları olan bir erkeğin birleşmesiyle ortaya çıkan tutkulu bir aşk hikayesi...

Yıllar önce meydana gelen bir skandalın ardından İngiltereden kaçan Sophie Dane, herkese güvenen ve aşkta ihanete uğramış sosyetik kız değildir artık. Dünyevi zevklere sahip Fransız bir dulun refakatçiliğinde tekrar Londraya dönen Sophie, aristokrat Trevor Hamiltonun dikkatini çeker. Fakat Sophienin kalbi, daha önce hiçbir erkeğe hissetmediği şekilde Trevorun esrarengiz kardeşi Caleb'e bağlanır.

Toplumun dışladığı ve servet avcısı bir sahtekâr olarak bilinen Caleb yurtdışından hasta babasını görmek için geldiğinde, Sophieye diğer erkeklerden daha farklı davranarak onun güvenini kazanır. Fakat beklenmedik olaylar zinciriyle ortalık yine karışır ve iki âşık geçmişten gelen bir skandalla karşı karşıya kalır. Sophie ve Caleb, şimdi birbirlerinin kollarında geçirmeyi hayal ettikleri gelecekleri için herkese meydan okumak zorundadır...

"Julia Londonın birbirinden renkli ve ilgi çekici karakterlerle donattığı bu tempolu romanı heyecan verici... Baş karakter Sophie'nin zamanla güçlenişi ve adeta bir kahramana dönüşmesi tek kelimeyle harikulade."
Publishers Weekly

"Julia London, aşkın gücünü tutkulu bir romantizmin sınırları içinde tuttuğu bu romanında aile bağları, dostluk ve sevgi gibi vazgeçilmez temaları da hayranlık uyandıran bir yetenekle okuyucuya sunuyor."
Romantic Times

"Çok az yazar, Julia Londonın yaptığı gibi sizi içine çeken romanlar yazabilir. Takip edilmesi gereken, büyüleyici bir yetenek."
Booklist

Fırtına Kokusu ve Nancy Pickard

Fırtına Kokusu, merak ve soru işaretleri ile sayfaları çevirirken kitabın sonuna varmış olduğumu görüp, acaba sayfa mı atladım diyerek geri dönüp, eksik sayfa var mı diye kontrol edip, "Bitti mi yani şimdi?" diye kendi kendime sorup, "Çok güzeldi, keşke daha uzun olsaydı," dediğim ve kesinlikle sevdiğim kitaplar arasında yerini alan bir kitap olmuştur. 

Hikayenin sizi sarıp sarmaladığını, kelimelerin uzanıp sizi kitabın içine çektiğini hissedeceksiniz. Kesinlikle benim damak zevkime göre yazılmış bir kitap. Tavsiyemdir, mutlaka okuyun. Umarım benim sevdiğim kadar siz de bu kitabı seversiniz.

Yazar ve kitap tanıtımına geçmeden kitabın içinden beni etkileyen güzel bir cümle paylaşmak istiyorum. 

"Yaptığın yanlışlarla yüzleşmek istemezsen bir günah keçisi bulmak en kolaydır."


Nancy Pickard


9 Eylül 1945 Kansas doğumlu olan yazar, yazmaya 35 yaşında başlamıştır. Ayrıca, Beş Macavity, Dört Agatha, Bir Anthony, Bir Shamus ödüü kazanmıştır ve bu dört ödülü kazanan tek yazar konumundadır.

Yazar hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler aşağıda verilmiş olan linki tıklayabilirler.



Fırtına Kokusu


Jody Linder, güzel bir yaz gününde sarsıcı bir haber alır: Babasının katili olarak hapis yatan adam salıverilmiş, Kansastaki küçük Rose kasabasına geri dönmektedir. Babasının vurularak öldürüldüğü, annesinin ise kaybolduğu ve cinayete kurban gittiğine hükmedildiği fırtınalı gecenin üzerinden yirmi üç yıl geçmiştir. Ne amcalarıyla eniştesinin kendisini koruyup bağırlarına basmaları ne de büyükannesi ile büyükbabasının güvenli bir limanı andıran çiftliği, o felaket gecesinde Billy Crosbynin sebep olduğu acıları silebilmiştir. 

Hayatını babasının masumiyetini kanıtlamaya adayıp avukat olan oğlu Collin'in çabaları sayesinde Billy Crosby artık serbesttir. Kasabanın küçük nüfusuna rağmen çocukluklarından beri birbirlerinden uzak durmaya çalışan Jody ile Collin, kaybettiklerinden dolayı duydukları üzüntünün ortak olduğunu keşfederler. 

Jody eski yaraları deştikçe ailesinin trajik geçmişine dair ürkütücü sırlar ortaya çıkmaya başlar. Bu mücadele ve zorluklara rağmen daha iyi bir geleceğe, hatta belki de aşka dair umutlar besleme cesaretini gösterir.

"Pickard öykü anlatmak konusunda doğuştan yetenekli."
The New York Times

"Sizi bütün gece uyutmayacak. Nancy Pickardın zekâsı ve meraklı anlatımı insanı asla hayal kırıklığına uğratmıyor."
Julie Garwood

"Nancy Pickard aileler ve ilişkiler; nefret, arzu ve aşk; sadakat ve ihanet, özellikle de sırların yıpratıcı gücü hakkında başarıyla örülmüş romanlar yazıyor."
The Boston Globe

"Bu kitap sürükleyici bir roman, ustaca yapılmış bir karakter incelemesi ve edebi açıdan nadir rastlanan bir eser." 
The Kansas City Star

"Pickardın Kansasa dair öyküleri ağır başlılık ve küçük kasabaların dramlarıyla dolu. Fırtına Pickarda hak ettiği geniş okuyucu kitlesini kazandıracaktır." 
The Denver Post





13 Eylül 2013 Cuma

Yurtsuz Kralın Aşkı ve Barbara Erskine

Bir kitabın içinde kendinizi kaybettiğiniz oldu mu hiç? Benim oldu. Sizin de cevabınız evetse bu kitabı okuyarak bir yenisini daha ekleyin, o kitapların arasına. Cevabınız hayır mı? O zaman hemen bu kitabı edinerek rahat bir yer bulun, hayatınızın macerasını yaşamaya hazırlanın.

Tahmin edeceğiniz kitabı çok sevdim, çok beğendim, çok hayran oldum ve bu cümle çok, çok diyerek üretebileceğim hayranlık nidaları ile sonsuza dek uzayabilir. Yazarın anlatım biçimi tek kelime ile harikaydı. Merakımı cezbeden birçok konuya değinmesinin yanı sıra, araştırılarak yazıldığı belli olan bu kitabı okumak inanılmaz bir zevkti. Her bir kelimeyi içime çekerek okudum. Birinci bölümde merak uyandıran konu son bölüme kadar kafamı kurcaladı. Bu günlük yeter bırakmam lazım dediğim her bölüm sonu bir bölüm daha diyerek kendimi kandırmamla sonuçlandı. İçindeki konu sizi çeksin veya çekmesin, tarafsızlıkla okuduğunuzda beğeneceğinize eminim. Kesinlikle tavsiyemdir.

Bir dip not; Çoğu insan kalın kitapları okumak istemez. Bu çok kalın diyerek ince bir kitap seçmeye özen gösterir. Gerçek okuyucular ise kalın kitapların ince kitaplara oranla daha güzel harmanlanmış olaylarla bezeli olduğunu bilir. O yüzden ince kitap okumaya özen gösteren arkadaşlara bu kararlarını bir daha gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum. Okumak istiyorsanız kitabın sayfalarının çok veya az olması önemsizdir. Önemli olan bir kitaptan aldığınız zevk ve öğrendiğiniz şeylerdir. Lütfen birilerine, 'Evet, ben de kitap okuyorum,' demek için kitap okumayalım. Öğrenilecek ve tanıklık edilebilecek o kadar insan hayatı varken lütfen bunu yapmayalım.


Barbara Erskine







Tarihi ve doğa üstü olayları konu alan romanlarıyla ilgi göre yazarın ilk kitabı olan Yurtsuz Kralın Aşkı dünya çapında bir milyondan fazla satılmıştır. Kitapları 33 dile çevrilen yazar şu anda ailesi ile birlikte Colchester yakınlarında tarihi bir şatoda yaşamaktadır. Ayni zamanda Hay-on-Wye yakınlarında bir de sayfiye evi vardır. 

Yazar hakkında ayrıntılı bilgi almak isteyenler aşağıdaki linki tıklasın.



Yurtsız Kralın Aşkı




Epsion Yayınlarından çıkan kitabın arka kapak yazısı;

Başarılı bir gazeteci olan Jo Clifford bir dergi için geçmiş yaşama döndürülme fikri üzerine gerçekleri ortaya çıkaracak bir yazı dizisi hazırlamaktadır. Objektif olabilmek adına bizzat hipnoterapi seansına girmeye karar verdiğinde ise kendini Hay Leydisi, Kral John'un zamanındaki bir baronun karısı Matilda olarak bulur. 

Matilda'nın mutsuz evliliğini, Richard de Clare'e karşı duyduğu aşkı ve Kral John'un ellernideki zalim ölümünü öğrenirken, Jo'nun geçmişi ve bugünü birbirine karışır; zira sekiz yüz yıllık tarih tekerrür etmektedir. 


"Barbara Erskine bizi ürpertip korku dolu bir deneyime sürüklüyor... Yazarın hikaye anlatma yeteneği inkar edilemez derecede başarılı"
-The Times-

"Alışılmadık, ilgi çekici, zekice kurgulanmış ve heyecan dolu."
-The Good Book Guide-

"Büyüleyici, okuru derinlere çekiyor ve kesinlikle original. Muhtemelen bu romanı tanımlamak için en uygun ifade hipnotize edici olurdu."
-She-



Rüzgarla Gelen ve Cathy Lamb

Bu kitap hakkında söylemek istediklerimi yeterince iyi olarak asla ifade edemeyeceğim. Bir ailenin, hem de çok değişik ama bir o kadar da bizden olan bir ailenin hayatını anlatıyor. Geçmişlerinin, bugünlerini ve yarınlarını nasıl etkilediğini anlatıyor. Üç kız kardeş, bir erkek kardeş, bir anne, bir baba ve bir büyükanne...

İlk sayfasından son sayfasına varana kadar zevkle okudum. Tüm ailenin her bireyini çok iyi gözlemleyip, onları kendime kattım. Onlardan çok şey öğrendim. Sımsıcak bir aile kitabı arıyorsanız bu kitap size göre değil. Ancak her şeye rağmen birbirlerinin gözlerine umutla bakabilen insanlarla tanışmak istiyorsanız bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Duygu yüklü bir sona da hazır olmanız gerektiğini şimdiden yazayım. Hemen ardından da hayatınızda farkındalık yaratacak bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye edeyim.


Cathy Lamb

















Cathy Lamb Oregon'da yaşamaktadır. Evli ve üç çocuk sahibidir. Geceleri geç saatte ay ve kayan birkaç yıldızla başbaşa kaldığında yazmaktadır.

Yazar hakkında bilgi almak ve henüz dilimize çevrilmemiş kitaplarını incelemek isteyenler aşağıdaki linki tıklayabilirler.



Rüzgarla Gelen




Ephesus Yayıncılıktan çıkan kitabın arka kapak yazısı;


Bommarito kız kardeşlerin annesi River'ın açık kalp ameliyatı olması gerekmektedir. Aile pastanesini işletmeleri, erkek kardeşleri ve rahatsız olan büyükannelerine bakmaları için onlara evde ihtiyaç vardır.

Ama eve dönüş, sırları ve Bommarito'ların gömülü tutmayı tercih ettikleri acıları...

Isabelle'in kaçışı ve erkeklerle yaşadığı ilişkileri, Janie'nin obsesif kompulsif rahatsızlığı ve Cecilia'nın kendine zarar veren öfkesi açığa çıkarmaya başlar. Henry'ye göz kulak olmak ve iş yapmayan pastanelerini kurtarmak için birlikte çalışan Isabelle ve kız kardeşleri, varlığından hiç haberdar olmadıkları sorulara yanıtlar, çocukluk yaralarını sarmak için beklenmedik yollar ve mutluluk konusunda şaşırtıcı yeni şanslar yakalama cesaretini bulmaya başlar.

Dokunaklı, komik ve Bommarito kız kardeşlerinin nefis dev top kekleri kadar karşı koyulmaz olan Rüzgârla Gelen, aile ile affetme, anneler ile kızları ve en değerli şeylere hâlâ sımsıkı tutunurken ileri bakma bilgeliğini edinme hakkında bir roman.

"Dayanıklılığa, uzlaşmaya ve değişime dair bir öykü."
-The Sunday Oregonian-

"Lamb zarafeti, mizahı ve affediciliği kesinlikle karşı koyulamaz biçimde anlatıyor."
-Publishers Weekly-


"Terms of Entertainment, Ya Ya Sisterhood ve Steel Magnolias filmlerini sevdiyseniz, Rüzgârla Gelen'i de seveceksiniz. Cathy Lamb gitgide daha iyi bir romancı haline geliyor."
-The Three Tomatoes Book Club-





















Gizli Gelin ve Diane Haeger

Kitap okumayı çok seviyorum ama tarih kitaplarını okumak, nasıl desem, ruhumu okşuyor. Bu yüzden hiç bir tarih kitabına kötüdür diyemem. Ama Gizli Gelin kötü diye sınıflandırılacak bir kategoride de değil tabi. Çok yalın anlatılmış, romantik, entrika ve tarih dolu... 

Bu kitabı, tarih okumak isteyen ama zorlanırım diye korkanlara önerebilirim. Gizli Gelin hem İngiltere tarihine başlangıç yapılabilinecek hem de sıkılmadan okunabilecek bir kitap. Diğer taraftan daha önce VIII. Henry hakkında okuyanlara, İngiltere'nin, bir kadına aşkı pahasına kendi kilisesini kuran kralını, ona kafa tutabilecek kadar cesur ve aşık kız kardeşi Mary Tudor'un gözleri ile izlemelerinin farklı bir bakış açısı katacağını ve bu yüzden mutlaka okumalarını tavsiye edebilirim.


Diane Haeger
















Klinik Psikoloji doktorası yaparken ani bir kararla yazarlığa soyunan Diane Haeger, çok sayıda tarihi romana imzasını attı. Yazar kocası ve çocuklarıyla birlikte California'da yaşıyor. 

Not: Yazarın dilimize çevrilmiş iki kitabı bulunmaktadır. Biri Artemis Yayınlarına ait Gizli Gelin, diğeri ise Can Yayınlarına ait Yakut Yüzük. Arka kapak yazısına yer vermek istiyorum. Çünkü bayağı ilgi çekici bir kitap gibi gözüküyor. Eğer aramızda okuyanlar varsa beni bilgilendirirse sevinirim. Yorumlarınızı bekliyorum.


Yakut Yüzük


















Tanıtım Yazısı;

Yıl 1520. Kutsal Roma kenti, ününün doruğundayken ansızın ölen sevgili ressamı Raffaello'nun yasını tutmaktadır. O günlerde genç bir kadın, Roma yakınlarındaki bir manastıra sığınmak ister. Bu kadın, bir fırıncının kızı ve Raffaello'nun sevgilisi Margherita Luti'dir. Raffaello'nun pek çok Meryem Ana tablosuna modellik yapmış olan Margherita, Vatikan Kilisesi'nin hışmına uğramıştır...

Son yıllarda yapılan bir restorasyon çalışması, Rönesans'ın büyük ustası Raffaello'nun "Fırıncı Kız" tablosundaki genç kadının parmağındaki yüzüğün sonradan silindiğini ortaya çıkarmıştı. Tarihçilerin araştırmaları da, Raffaello ile Margherita'nın evlenmiş, ama Kilise'nin hışmından korunmak için bunu gizlemiş olabileceklerini gösteriyor. Diane Haeger, yeni romanı Yakut Yüzük'te, bu buluştan yola çıkarak, Raffaello ile son sevgilisi Margherita'nın tutku ve acı dolu aşk hikâyesini anlatıyor. Yakut Yüzük, İtalyan Rönesansı'nın görkemli olduğu kadar entrikalarla dolu dünyasında geçen usta işi bir tarihsel roman.


Gizli Gelin

















Artemis Yayınlarından çıkan kitabın arka kapak yazısı;

Tahtın gölgesinde imkânsız bir aşk...

VIII. Henry, küçük kızkardeşi Mary Tudor'u taparcasına seviyordu. Ama sevgisi onu, Mary'yi politik emellerine alet etmekten alıkoymadı. Mary, Fransa'nın yaşlı ve hasta kralıyla evlenmeliydi! Bir Tudor olarak aşk evliliği yapamayacağını bilen Mary, Henry'nin en yakın arkadaşı Charles Brandon'a çaresizce aşıktı. Ancak kendine ait hiçbir mal varlığı olmayan yetim Charles'ın hiç şansı yoktu. Mary'nin de zoraki izdivacından önce, ağabeyi Henry'den tek bir söz almaktan başka seçeneği kalmamıştı. Acaba Henry kızkardeşine verdiği sözü tutabilecek miydi?

Ancak tek bir kadın, Mary, VIII. Henry'ye başkaldırmasına rağmen hayatta kalabilirdi.

Acımasız Kral VIII. Henry'nin dikkafalı kızkardeşi Mary Tudor her zaman Ağabeyinin gözdesi olmuştu. Ama şimdi Mary, önemli bir siyasi pazarlık aracıydı. Yaşlı ve hasta Fransa Kralı Louis'ye sunulunca, kaderine razı olmuştu. Ama önce ağabeyinden bir söz aldı: Yaşlı kral öldüğünde, evleneceği adamı kendisi seçecekti. İçten içe gizli tutkuları olan Mary, zekası, cesareti ve cüretiyle kaderine karşı gelmekte kararlıydı.

Gizli Gelin, yüreğine sadık kalarak hayatını tıpkı kral ağabeyi gibi kendi kurallarıyla yaşamak isteyen sıradışı bir kadının zafer dolu hikayesi.

"Etkileyici... Haeger, tarihi ve yasak ilişkileri kusursuz bir biçimde dengeliyor."
-Publishers Weekly-